- 13 Ara 2020
- 15,387
- 22
- 38
DİN, BİREY VE TOPLUM
Din: Akıl sahibi bireyleri kendi özgür iradeleriyle iyiye ve doğruya yönelten ve onların mutluluğunu amaçlayan ilahî kurallar bütünüdür.
Sözlük anlamı: Kanun, hesap, hüküm, ceza, ödüllendirme, saygı, itaat, teslimiyet gibi anlamlara gelir.
Dinin kaynağı: Din, Allah (c.c.) tarafından gönderilmiştir. Başka bir ifadeyle dinin kaynağı Allah'tır (c.c.).
Dinin insanlara ulaşması: Allah'ın (c.c.) insanlar arasından seçtiği peygamberleri aracılığıyla gönderilmiştir.
Dinin temel amacı: Allah'ın (c.c.) hoşnutluğunu kazanarak insanı dünya ve ahirette mutlu kılmaktır.
Dinden sorumlu olma şartı: Din baskıyla kabul ettirilemez. İnsan, dini kendi hür irade ve arzusuyla kabul eder. İyiyi kötüden ayırt edebilecek akıl yetisine sahip insanlara hitap eder. Bu özelliğe sahip olmayanlar dinin emir ve yasaklarından sorumlu değildir.
Birey: Toplumları oluşturan ve düşünsel, duygusal, iradeyle ilgili nitelikleri toplum içinde belirlenen insanların her biri, fert, kişi.
Toplum: Aynı toprak parçası üzerinde bir arada yaşayan ve temel çıkarlarını sağlamak için işbirliği yapan insanların tümü, insan topluluğu, cemiyet.
Fıtrat: İnsanda her zaman yüce ve güçlü bir varlığa güvenme, ona sığınma ve ondan yardım isteme eğilimi vardır. İnsanın doğuştan getirdiği bu özelliğine denir.
Tevhit: İslam'da Allah'ın (c.c.) varlığına ve birliğine inanmak demektir. O'na hiçbir şeyi ortak koşmamak ve yalnızca O'na kulluk edip ancak O'ndan yardım dilemek emredilir.
Din Tevhid İnancı Esası Üzerine Kurulmuştur!
Hz. Âdem’den Hz. Muhammed'e kadar gönderilen tüm peygamberler tevhid dini olan lslam'ı tebliğ etmiştir. Ancak insanlar zamanla tevhid dininden uzaklaşarak putlara ve diğer varlıklara ( güneş, ay, yıldız, ateş vb) tapmaya başlamışlardır.
DİN NİÇİN EVRENSEL BİR GERÇEKLİKTİR?
Din, tarihin bütün dönemlerinde her toplumda var olan evrensel bir kurumdur. Yüce Allah, ilk insandan itibaren peygamberler ve kitaplar göndermiştir. İlk insan aynı zamanda ilk peygamberdir. Din evrensel özellikler taşır. İnsanlık tarihi incelendiğinde, her dönemde ve her yerde inanan insan ve din gerçeği ile karşılaşılır. Arkeolojik kalıntılarda, tarihi kaynaklarda, ilahi kitap yazmalarında ve toplumların kültürlerinde dinî motiflerin varlığı yoğun olarak görülür.
"Dünyayı dolaşınız; duvarsız, edebiyatsız, yasasız, servetsiz kentler bulacaksınız. Fakat mabutsuz ve mabetsiz kent bulamayacaksınız." Plutharkos
"Ben niçin dindarım diye kendime sorduğumda şu cevabı alıyorum: Dindarım, çünkü başka türlü olmam imkânsız. Dindar olmak varlığım ve benliğim için vazgeçilmez bir ihtiyaçtır." Aguste Sabatier
Not: İnanmak doğuştan gelen bir ihtiyaçtır.
DİNE NEDEN İHTİYAÇ VARDIR?
Maddi yönüyle beslenme, giyinme, barınma, dinlenme gibi ihtiyaçları olan insanın, manevi açıdan da güvenme, bağlanma, inanma gibi ihtiyaçları vardır. İnsanın biyolojik ihtiyaçları nasıl doğuştan geliyorsa manevi ihtiyaçları da doğuştandır.
İslam hayat dinidir. Ve hayatın her köşesine dair söyleyecek bir sözü, yapılmasını istediği bir eylem mutlaka olmuştur. Doğumda ezan okunmasından, ölümde selaya kadar her yerde varlığını hissettiren din;
Mimaride
Edebiyatta,
Musikide
Sanatta
Ticarette
Ailede
Kısacası toplumun her köşesinde yer almaktadır.
Dinin bireysel ve toplumsal faydası:
Din bireyi iyiye ve doğruya yöneltir
Dünya da ve ahirette mutluluğunu sağlar Ø Din bireyin yaşamına anlam katar.
İbadetlerle insan güven duygusunu pekiştirir.
İnancı sayesinde insan neye, nasıl ve ne kadar değer vereceğini bilir.
Bir varlığa sığınma ve bağlanma ihtiyacını giderir.
Hayatında karşılaştığı sorunlara karşı insana dayanma gücü verir.
Bireyin düşünce açısından olgunlaşmasını, tutum ve davranışlarında ölçülü ve dengeli olmasını sağlar
Emirleri ile toplumun barış ve huzurunu sağlar
Toplumda Şefkat, sevgi ve merhametin yayılmasını sağlayarak mutluluğun oluşmasını sağlar
Toplumda adalet, yardımlaşma, dayanışma, akraba ve komşularla iyi ilişkiler içinde olmasını sağlar.
Toplumların yaşadıkları sosyal, ekonomik ve siyasi sorunların kolayca aşmasını sağlar. Ø Sosyal ve iktisadi yönü öne çıkan ibadetler ise insanlara, birbirlerine karşı hak ve görevlerini hatırlatarak daha mutlu bir sosyal çevrenin oluşmasını sağlar
Dinin ana konuları; inanç esasları, ibadetler, ahlak ilkeleri ve toplumsal ilişkilerdir.
Allah’a gönülden bağlı bulunmak demektir. Allah’ın bir ve tek olduğuna, eşi ve benzeri olmadığına, varlığına gönülden inanmak, bu düşünceye iman etmektir.
İslam dininde iman sadece Allah’a inanmaktan ibaret değildir. Bunun dışında meleklere, kitaplara, peygamberlere, ahirete ve kadere de inanmak gerekir.
İnsan bu inanç esaslarının hepsini kabul etmelidir. Böylece kişi hem bu dünyada hem de öbür dünyada mutluluğu ve huzuru yakalamış olur.
Allah’ın (c.c.) rızasını kazanmak için yapılır. Yaratan, yaşatan ve öldüren Allah olduğuna göre ibadete layık yegâne varlık da odur. İslam dini beş şart üzerine inşa edilmiştir. Bunlar; oruç tutmak, namaz kılmak, hacca gitmek, zekât vermek, kelime-i şehadet getirmektir.
AHLAK ESASLARI
İslam dini denildiğinde akla ilk gelen ahlak olacaktır. Çünkü İslam, ahlak kuralları üzerine kurulmuştur. Nitekim Hz. Muhammed (sav.); “İslam güzel ahlak dinidir.”, “Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim.” buyurmuştur.
Adaletli olmak, emanete hıyanet etmemek, yalan söylememek, hırsızlık yapmamak, doğru ve güvenilir olmak vb. doğru davranışları yapmak, bozgunculuk çıkarmamak, haset etmemek, içki ve kumardan uzak durmak, cana kıymak gibi yanlış davranışlardan uzak durmak ahlak esaslarındandır. Toplumsal refahı yükseltmek, barış ve huzuru temin etmek, birlik, beraberlik ve kardeşliği sağlamak amacıyla birçok öğütte bulunmuştur.
DİNİN TEMEL GAYESİ
Dinin temel gayesi insanların dünya ve ahiret mutluluğunu sağlamaktır. İslam’ın açıkladığı emir ve yasakların amacı; İnsanı ahlaken yüceltmektir. İnsanları bir arada huzur içinde yaşamasını sağlamaktır. İnsanlar toplumda bir arada yaşarken hem ahlaki hem de hukuki bir takım yasalara uymak zorundadır. İslam dininin ahlaki ve hukuki düzenlemeleri bireysel ve toplumsal hakları güvence altına alır.
Hak; sözlükte
Gerçek,
Doğru,
Gerçeğe Uygun,
Adalet,
Pay ve emek karşılığı verilen ücret
Anlamlarına gelir.
Terim anlamı olarak hak; dinin ve hukuk düzeninin kişiye tanıdığı yetki ve ayrıcalıktır.
Kur’an-ı Kerim’de hak; gerçeğe uygun haber, doğru yol gibi anlamlarda kullanılmıştır.
İslam dinine göre, hayatını en güzel ve mutlu bir şekilde devam ettirebilmesi için insan bazı temel haklara sahiptir. Bunlar
1.din, 2.dil,
3. ırk ayırımı yapılmaksızın herkesin doğuştan sahip olduğu haklardır.
Dinin gayelerinden biri de bu hakların korunmasıdır. İslam’ın korunmasına önem verdiği temel haklar;
Canın korunması, dinin korunması, malın korunması, aklın korunması ve neslin korunmasıdır.
Olmak üzere beş başlıkta değerlendirilmiştir.
CANIN KORUNMASI
Canın korunması İslam dinine göre en temel haktır. Çünkü bireyin varlığını sürdürmesi, iş ve faaliyetlerini devam ettirebilmesi buna bağlıdır. Bu yüzden İslam bireyin yaşama hakkını henüz anne karnında iken güvence altına alır. İslam’a göre insan hayatı kutsaldır. Bir canı kurtarmak bütün insanlığı kurtarmak kadar yüce bir erdem sayılmıştır.
Bir cana kıymak ise bütün insanlığı öldürmek kadar büyük bir günah olarak değerlendirilmiştir.
İslam, sadece Müslümanların değil, tüm insanların yaşam hakkının korunmasını ister. Can güvenliğini din, dil, ırk ayrımı olmaksızın bütün insanlar için geçerli sayar. Canın korunması ile ilgili İslam'ın getirmiş olduğu bazı ilkeler şöyledir:
Haksız yere bir insanı öldürmek yasaklanmış ve bu fiili işleyen kişinin tüm dünyayı öldürmüş gibi olacağını ifade ederek Cehenneme gideceği belirtilmiştir. Bir canı kurtaranın ise tüm dünyayı kurtarmış gibi olacağı vurgulanmıştır.
Kan davaları yasaklanmıştır. Kişinin intihar etmesi kesinlikle yasaklanmış ve büyük günahlar içinde zikredilmiştir.
Canın korunması için yapılması gereken şeylerden birisi de iş güvenliğini sağlamaktır. Gerek kendimiz bir yerde çalışırken gerekse yanında çalıştırdığımız insanlar varsa bunların hayatlarını koruyucu tedbirler almamız gerekir.
Canın korunması için Allah'ın emrettiği şeylerden birisi de helal ve haram ayrımına dikkat etmek; yasakladığı leş, domuz eti ve kan içmek gibi şeylerden uzak durmaktır.
Trafik kurallarına uymakta canın korunması için önemlidir.
Örnek ayetler ve hadisler
“Fakirlik korkusuyla çocuklarınızın canına kıymayın. Biz onların da sizin de rızkınızı veririz. Onları öldürmek gerçekten büyük bir günahtır.
“ ... Kim bir kimseyi öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir can kurtarırsa bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur.” İsra suresi 31 Ayet
“Müslümanın Müslümana malı, ırzı (şeref ve namusu) ve kanı haramdır (dokunulmazdır).” Hz. Muhammed (s.a.v.)
“Hepiniz Âdem’in çocuklarısınız... Arap’ın Arap olmayana bir üstünlüğü yoktur... Ey insanlar! Kanlarınız (hayatınız), mallarınız, haysiyet ve şerefiniz, Rabbinizle buluşacağınız güne kadar kutsal ve saygındır.” Hz. Muhammed (s.a.v.)
"Kim, bir insanı, bir can karşılığı veya yeryüzünde bir bozgunculuk çıkarmak karşılığı olmaksızın öldürürse, o sanki bütün insanları öldürmüştür. Her kim de birini (hayatını kurtararak) yaşatırsa, sanki bütün insanlan yaşatmıştır." (Maide, 32.ayet)
"Ashabım! Câhiliyet devrinde güdülen kan davalan da tamamen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası, Abdulmuttalîb'in torunu Rabia'nın kan davasıdır.' Hz. Muhammed (s.a.v.)
NESLİN KORUNMASI
Neslin korunması toplumun devamı için bir zorunluluktur. Neslin korunabilmesi sağlıklı bir aile kurmakla mümkündür. Bu nedenle İslam dini, aile kurumunun temeli olan nikâh üzerinde önemle durmuştur.
Hz. Muhammed (s.a.v.) gerek uygulamaları gerekse açıklamaları ile aile hayatının önemini bizlere göstermiştir.
İslam dininin aileye verdiği önem, kişinin ilk eğitim aldığı sosyal kurum olmasından kaynaklanır.
Birey ailede iyiyi doğruyu öğrenir. Hayata hazırlanır. Toplum içinde nasıl davranacağını anne babasından öğrenir. Birey dinî değerleri, güzel ahlaki davranışları anne babasından öğrenerek hayata geçirir. Bu yönüyle aile bir okul gibidir.
Anne babalar kazandıkları deneyimlerini çocuklarına aktararak onların gelişimini tamamlamalarına yardımcı olurlar. Çocuklar milli ve manevi değerleri, sevgi, şefkat, merhamet, birlikte iş yapma gibi ahlaki değerleri de aile ortamında edinirler.
İslam dini aile kurumuna büyük zarar veren ve neslin bozulmasına yol açacak olan gayr-i meşru ilişkileri ve zina yapmayı kesinlikle yasaklamıştır.
Örnek ayetler ve hadisler
“Zinaya yaklaşmayın, çünkü o son derece çirkin bir iştir ve çok kötü bir yoldur.” (İsra suresi, 32. ayet)
“Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir.”
Ey gençler! Aranızda gücü yeten evlensin. Çünkü evlenmek gözü haramdan korumak ve iffeti muhafaza etmek için en iyi yoldur.
AKLIN KORUNMASI
Allah’ın (c.c.) insana verdiği en önemli nimetlerden biri de akıldır. Kişinin dinen mükellef olabilmesi için akıl sağlığının yerinde olması gerekir.
İslam dini, insanın akıl sağlığına zarar veren şeylerden uzak durulmasını istemiştir. Bu nedenle akla zarar veren içki, uyuşturucu maddeler ve diğer zararlı maddelerin kullanımını yasaklamıştır.
Hz. Muhammed (s.a.v.) akıl sağlığına zarar veren içki konusunda bizlerin dikkatli olmasını istemiştir.
İçki, Uyuşturucu, vb. Maddelerin Zararları:
Alkol ve uyuşturucu maddeler aklın sağlıklı işlemesine engel olur.
Beyin ve sinir sistemini etkileyerek bireyi iradesiz kılar.
Zararlı maddeler insanı bağımlı hale getirir. v Bağımlılık insanın kaygı ve stresini artırır.
Bunları kullanan kimseler hem kendilerine hem de topluma zarar verirler.
Alkol kullanmanın zararları arasında trafik kazalarına neden olması, aile ilişkilerini bozması ve aile içinde ciddi huzursuzluklara neden olması da sayılabilir
Örnek ayetler ve hadisler:
“Şu üç kimseden sorumluluk kaldırılmıştır: Ergenlik çağına gelinceye dek çocuklardan, uyanıncaya kadar uyuyandan, akli dengesi yerinde olmayandan.”
“Ey İnananlar! İçki, kumar, putlar ve fal okları şüphesiz şeytan işi pisliklerdir, bunlardan kaçının ki saadete eresiniz.”
“İçki bütün kötülüklerin anasıdır.”
MALIN KORUNMASI
Malın korunması; mülkiyet, ekonomik haklar, üretmek, sahip olmak, satmak ve tüketmek ile ilgili hakları kapsar. İslam’a göre herkes kendi imkân ve ölçüsünde mülk edinme hakkına sahiptir.
Her bireyin çalışıp emek sarf ederek meşru yollardan elde ettiği mallarına sahip çıkma ve kazandığı malı harcama hakkı vardır.
Kişi haram ve gayri meşru yollar olmamak kaydıyla kazandığı malı biriktirir, satar, gelirinden faydalanır.
İslam dini, çalışmayı teşvik eder. Kişinin kendi elinin emeğiyle geçinmesine ve üretmesine özendirir. Hz. Muhammed (s.a.v.) de insanları üretmeye ve geçimini sağlamak için çalışmaya teşvik etmiştir. Ayrıca insanların emeklerinin karşılığını vermek emredilmiştir. Emeğin korunması ve gözetilmesi konusunda Hz. Muhammed (s.a.v.) de şöyle buyurmuştur: “Çalışana ücretini teri kurumadan veriniz.”
Haram kazanç elde etmeyi yasaklayan İslam dini, faizi de haramlar kapsamında saymaktadır.
Malı koruma yollarından biri de israftan kaçınmaktır. İnsanları ve toplumları yoksullaştıran kötü davranışlardan biri de israftır. İslam dini, yeme içme gibi temel ihtiyaçların karşılanmasında dengeli davranılmasını istemektedir.
İslam'ın malın korunması ilkesi gereği yasaklamış olduğu şeyler şöyledir:
Hırsızlık: Bir kimsenin kendisine ait olmayan bir malı izinsiz alıp kendi mülkiyetine katmasına hırsızlık denir. İslam dininde bir başkasının malını çalmak yasaklanmış ve bu fiili işleyenlere çok ağır cezalar getirilmiştir.
Gasp: Bir kimsenin malına kaba kuvvet, şiddet veya başka bir yol kullanarak zorla el koymak demektir. Peygamberimiz gasp ile ilgili de şunu söylemiştir: "Kim bir karış toprağı gasp ederse, Allah kıyamet gününde onu yedi kat yerden kafasına geçirir."
Kumar: Kişinin nasıl sonuçlanacağını önceden bilemediği bir şeye para yatırmak sureti ile oynadığı oyundur. Kumarda haksız kazanç vardır ve alın teri yoktur. Kişi kumar oynayarak vaktini boş yere geçirir ve karşıdaki insanın malına haksız yere sahip olur. Kumar aile kurumuna da varar verir.
“Ey iman edenler! İçki, kumar, tapınmak için dikilen heykeller, fal okları şeytan işi pisliklerdir. Bütün bunlardan kaçınırsanız kurtulursunuz? (Maide, 90 ayet)
Faiz: Herhangi bir emek ve alın teri olmaksızın paranın kullanılması sonucu kazanılan haksız kazançtır. Faizin her türlüsü İslam'da yasaktır. Peygamberimiz veda hutbesinde faizin kaldırıldığını ifade etmiş ve ilk kaldırdığı faizinde amcası Abbas'ın faizi olduğunu ifade etmiştir.
“Ey iman edenler, Allah'tan sakının ve eğer inanmışsanız faizden artakalanı bırakın." (Bakara, 2/278)
Rüşvet: Kişinin hak etmediği bir menfaat elde etmek ve haksız kazanç sağlamak için kişilere mal, para veya makam karşılığında iş yaptırmasıdır.
“Rüşveti veren de alan da cehennemdedir." Hz. Muhammed
İsraf: İslam bizden ölçülü ve dengeli davranmamızı, nimetleri boş yere harcamamamızı öğütler.
“Yiyin, için fakat israf etmeyin. Allah israf edenleri sevmez."(Araf, 31.ayet)
Örnek ayetler ve hadisler
“Ey iman edenler! Karşılıklı rızaya dayanan ticaret dışında mallarınızı haksızlıkla yemeyin.”
“Hiç kimse kendi el emeğiyle kazandığından daha hayırlı bir lokma yememiştir...”
“İnsanların mallarını ve haklarını eksiltmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.”
”Ey iman edenler! Allah’tan korkun. Eğer gerçekten inanıyorsanız mevcut faiz alacaklarınızı terk edin.”
“Faiz yiyenler ancak şeytanın çarparak sersemlettiği kimse gibi kalkarlar. Bunun sebebi onların, ‘Alım satım da ancak faiz gibidir.’ demeleridir. Hâlbuki Allah alım satımı helâl, faizi ise haram kılmıştır...”
“Yiyin, için fakat israf etmeyin. Çünkü Allah israf edenleri sevmez.”
DİNİN KORUNMASI
İslam dinine göre dinin muhafazası Müslümanların temel görevlerinden biridir.
Dinin korunmasında gözetilmesi gereken en önemli husus sağlam ve doğru bilgi kaynaklarıyla dinin anlaşılmasıdır.
İslam dininin temel kaynakları:
Kur’an-ı Kerim
Hz. Muhammed’in (s.a.v.) sünnetidir.
Kur’an ve sünnete dayanmayan din anlayışları kabul edilemez. Dinde dayanağı olmayan ve sonradan ortaya çıkan yaklaşımlar bid’at olarak görülmüştür.
Dinin korunması için doğru anlaşılması, doğru anlaşılması için de temel kaynaklardan yararlanılması gerekir.
Hurafe: İslam’ın aslından olmayan, dine sonradan giren ve din gibi algılanan hususlara denir.
Hurafeler dinden olmayan masal, efsane ve rivayetlere dayanır. Genellikle sihir, büyü, ruh çağırma gibi çeşitli batıl inanışlarla karşımıza çıkar.
Bunlar dinin yanlış anlaşılmasına sebep olur. Dinin korunması kapsamında bütün hurafelerden, yanlış anlayış ve inanışlardan uzak durulmalıdır.
Dinin korunmasında dikkat edilmesi gereken bir diğer konu da dinin tahriflerden uzak tutulmasıdır.
Tahrif: saptırma, çarpıtma, değiştirme, bozma, bozulma anlamına gelir.
Dinin korunması Allah’ın (c.c.) çizdiği sınırlar içerisinde kalarak dinin emir ve yasaklarını uygulamakla mümkündür.
Din bid’at ve hurafelerle tahrif edilebildiği gibi yanlış yorum ve uygulamalarla da özünden saptırılabilir. Bid’at ve hurafelerle yoldan saparak Allah’ın (c.c.) gazabına uğrayanların yolundan da uzak tutmasını isterler
Dinin korunması Allah’ın (c.c.) haklarının ve sınırlarının muhafazasıyla mümkündür. Helaller ve haramlar Allah’ın (c.c.) koyduğu sınırlardır. Bu sınırlar insanların kötü şeylerden uzaklaşması ve iyi olana yönelmesi için ortaya konulan hükümlerdir. Dinin korunması bireysel bir sorumluluk olduğu kadar toplumsal bir görevdir. Çünkü toplumun kurtuluşu ve huzuru Allah’ın (c.c.) sınırlarının korunmasıyla mümkündür.
HZ. YUSUF (A.S.)
Kur'an'da yer alan surelerden biri olan Yusuf suresi, 111 ayetten oluşmaktadır. Bu surede Hz. Yusuf'un hayatı anlatılırHz. Yusuf aleyhisselam Kur'an-ı Kerim'de adı geçen peygamberlerden olup Yakup peygamberin oğludur.
Not: Yusuf aleyhisselamın hayat hikâyesi Kur'an-ı Kerim'de "kıssaların en güzeli" olarak nitelendirilmiştir.
Hz. Yusuf'un (a.s.) kıssasından günümüz insanı için çıkarılabilecek pek çok mesaj vardır. Bu kıssada İslam dininde önem verilen pek çok değer yer alır. Bunlardan bazıları şunlardır:
İffet: Hz. Yusuf (a.s.), kendisine teklif edilen kötü davranışı kabul etmeyerek iffetini korumuştur. Bu uğurda hapse girmeye, eziyet çekmeye bile razı olmuştur. Bu sebeple iffet denilince ilk akla gelen Hz. Yusuf'tur (a.s.).
Sabır ve tevekkül: Hem Hz. Yusuf (a.s.) hem de Hz. Yakub (a.s.) karşılaştıkları tüm zorlukları sabır ve Allah'a (c.c.) güvenleriyle aşmışlardır.
Vefa ve sadakat: Hz. Yusuf (a.s.), vezirin hanımının kötü teklifi karşısında yanında kaldığı, ekmeğini yediği, iyiliğini gördüğü Mısır vezirine hıyaneti asla düşünmemiş, vefalı ve sadık kalmıştır.
Affetmek: Hz. Yusuf (a.s.), kardeşlerinin yaptıklarını affederek kötülüğe iyilikle karşılık vermiştir.
ASR SURESİ VE ANLAMI
Sure, adını birinci ayette geçen “asr” kelimesinden alır.
Asr; zaman, çağ, ikindi vakti gibi anlamlara gelir.
İslam bilginleri “asr” kelimesini daha çok Hz. Muhammed’in (s.a.v.) asrı ve ahir zaman şeklinde yorumlamışlardır. Asr suresi, insanı ebedi mutluluğa ulaştıracak ve ebedi hüsrandan kurtaracak temel yolları açıklar.
Bismillâhirrahmânirrahîm.
Vel asr.
İnnel insane le fi husr.
İllellezine âmenû ve amilü’s sâlihâti ve tevâsav bi’l hakkı ve tevâsav bi’s sabr.
Anlamı:
1. Andolsun zamana ki
2- İnsan gerekten ziyan içindedir.
3. Ancak, iman edip de sâlih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler, birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka (onlar ziyanda değillerdir).
Asr suresinde zamanın kıymetini bilmeyip ömrünü boşuna geçirmiş kimsenin ziyanda olduğu bildirilir. Ancak şu dört özelliğe sahip kişinin kurtulacağı ve hem dünya hem de ahiret mutluluğunu elde edeceği belirtilir:
Samimi bir şekilde iman etmek
Salih amel işlemek
Hakkı öğütlemek
Sabrı öğütlemek
Din: Akıl sahibi bireyleri kendi özgür iradeleriyle iyiye ve doğruya yönelten ve onların mutluluğunu amaçlayan ilahî kurallar bütünüdür.
Sözlük anlamı: Kanun, hesap, hüküm, ceza, ödüllendirme, saygı, itaat, teslimiyet gibi anlamlara gelir.
Dinin kaynağı: Din, Allah (c.c.) tarafından gönderilmiştir. Başka bir ifadeyle dinin kaynağı Allah'tır (c.c.).
Dinin insanlara ulaşması: Allah'ın (c.c.) insanlar arasından seçtiği peygamberleri aracılığıyla gönderilmiştir.
Dinin temel amacı: Allah'ın (c.c.) hoşnutluğunu kazanarak insanı dünya ve ahirette mutlu kılmaktır.
Dinden sorumlu olma şartı: Din baskıyla kabul ettirilemez. İnsan, dini kendi hür irade ve arzusuyla kabul eder. İyiyi kötüden ayırt edebilecek akıl yetisine sahip insanlara hitap eder. Bu özelliğe sahip olmayanlar dinin emir ve yasaklarından sorumlu değildir.
Birey: Toplumları oluşturan ve düşünsel, duygusal, iradeyle ilgili nitelikleri toplum içinde belirlenen insanların her biri, fert, kişi.
Toplum: Aynı toprak parçası üzerinde bir arada yaşayan ve temel çıkarlarını sağlamak için işbirliği yapan insanların tümü, insan topluluğu, cemiyet.
Fıtrat: İnsanda her zaman yüce ve güçlü bir varlığa güvenme, ona sığınma ve ondan yardım isteme eğilimi vardır. İnsanın doğuştan getirdiği bu özelliğine denir.
Tevhit: İslam'da Allah'ın (c.c.) varlığına ve birliğine inanmak demektir. O'na hiçbir şeyi ortak koşmamak ve yalnızca O'na kulluk edip ancak O'ndan yardım dilemek emredilir.
Din Tevhid İnancı Esası Üzerine Kurulmuştur!
Hz. Âdem’den Hz. Muhammed'e kadar gönderilen tüm peygamberler tevhid dini olan lslam'ı tebliğ etmiştir. Ancak insanlar zamanla tevhid dininden uzaklaşarak putlara ve diğer varlıklara ( güneş, ay, yıldız, ateş vb) tapmaya başlamışlardır.
DİN NİÇİN EVRENSEL BİR GERÇEKLİKTİR?
Din, tarihin bütün dönemlerinde her toplumda var olan evrensel bir kurumdur. Yüce Allah, ilk insandan itibaren peygamberler ve kitaplar göndermiştir. İlk insan aynı zamanda ilk peygamberdir. Din evrensel özellikler taşır. İnsanlık tarihi incelendiğinde, her dönemde ve her yerde inanan insan ve din gerçeği ile karşılaşılır. Arkeolojik kalıntılarda, tarihi kaynaklarda, ilahi kitap yazmalarında ve toplumların kültürlerinde dinî motiflerin varlığı yoğun olarak görülür.
"Dünyayı dolaşınız; duvarsız, edebiyatsız, yasasız, servetsiz kentler bulacaksınız. Fakat mabutsuz ve mabetsiz kent bulamayacaksınız." Plutharkos
"Din ihtiyacı insanlıkla kardeştir. Mağaralarda yaşayan insanlarda bile bu gereksinim vardır. Geriye doğru ne kadar gidersek gidelim, dinsiz bir ulusun yaşadığına tanık olamıyoruz. Gezdiğimiz yerlerde bir mabede veya bir mabet kalıntısına rastlamamak imkânsız." Max Müller"Ben niçin dindarım diye kendime sorduğumda şu cevabı alıyorum: Dindarım, çünkü başka türlü olmam imkânsız. Dindar olmak varlığım ve benliğim için vazgeçilmez bir ihtiyaçtır." Aguste Sabatier
Not: İnanmak doğuştan gelen bir ihtiyaçtır.
DİNE NEDEN İHTİYAÇ VARDIR?
Maddi yönüyle beslenme, giyinme, barınma, dinlenme gibi ihtiyaçları olan insanın, manevi açıdan da güvenme, bağlanma, inanma gibi ihtiyaçları vardır. İnsanın biyolojik ihtiyaçları nasıl doğuştan geliyorsa manevi ihtiyaçları da doğuştandır.
İslam hayat dinidir. Ve hayatın her köşesine dair söyleyecek bir sözü, yapılmasını istediği bir eylem mutlaka olmuştur. Doğumda ezan okunmasından, ölümde selaya kadar her yerde varlığını hissettiren din;
Mimaride
Edebiyatta,
Musikide
Sanatta
Ticarette
Ailede
Kısacası toplumun her köşesinde yer almaktadır.
Dinin bireysel ve toplumsal faydası:
Din bireyi iyiye ve doğruya yöneltir
Dünya da ve ahirette mutluluğunu sağlar Ø Din bireyin yaşamına anlam katar.
İbadetlerle insan güven duygusunu pekiştirir.
İnancı sayesinde insan neye, nasıl ve ne kadar değer vereceğini bilir.
Bir varlığa sığınma ve bağlanma ihtiyacını giderir.
Hayatında karşılaştığı sorunlara karşı insana dayanma gücü verir.
Bireyin düşünce açısından olgunlaşmasını, tutum ve davranışlarında ölçülü ve dengeli olmasını sağlar
Emirleri ile toplumun barış ve huzurunu sağlar
Toplumda Şefkat, sevgi ve merhametin yayılmasını sağlayarak mutluluğun oluşmasını sağlar
Toplumda adalet, yardımlaşma, dayanışma, akraba ve komşularla iyi ilişkiler içinde olmasını sağlar.
Toplumların yaşadıkları sosyal, ekonomik ve siyasi sorunların kolayca aşmasını sağlar. Ø Sosyal ve iktisadi yönü öne çıkan ibadetler ise insanlara, birbirlerine karşı hak ve görevlerini hatırlatarak daha mutlu bir sosyal çevrenin oluşmasını sağlar
Dinin ana konuları; inanç esasları, ibadetler, ahlak ilkeleri ve toplumsal ilişkilerdir.
İNANÇ ESASLARI | |
İnanç: |
İslam dininde iman sadece Allah’a inanmaktan ibaret değildir. Bunun dışında meleklere, kitaplara, peygamberlere, ahirete ve kadere de inanmak gerekir.
İnsan bu inanç esaslarının hepsini kabul etmelidir. Böylece kişi hem bu dünyada hem de öbür dünyada mutluluğu ve huzuru yakalamış olur.
İBADET ESASLARI | |
İbadet: |
AHLAK ESASLARI
İslam dini denildiğinde akla ilk gelen ahlak olacaktır. Çünkü İslam, ahlak kuralları üzerine kurulmuştur. Nitekim Hz. Muhammed (sav.); “İslam güzel ahlak dinidir.”, “Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim.” buyurmuştur.
Adaletli olmak, emanete hıyanet etmemek, yalan söylememek, hırsızlık yapmamak, doğru ve güvenilir olmak vb. doğru davranışları yapmak, bozgunculuk çıkarmamak, haset etmemek, içki ve kumardan uzak durmak, cana kıymak gibi yanlış davranışlardan uzak durmak ahlak esaslarındandır. Toplumsal refahı yükseltmek, barış ve huzuru temin etmek, birlik, beraberlik ve kardeşliği sağlamak amacıyla birçok öğütte bulunmuştur.
DİNİN TEMEL GAYESİ
Dinin temel gayesi insanların dünya ve ahiret mutluluğunu sağlamaktır. İslam’ın açıkladığı emir ve yasakların amacı; İnsanı ahlaken yüceltmektir. İnsanları bir arada huzur içinde yaşamasını sağlamaktır. İnsanlar toplumda bir arada yaşarken hem ahlaki hem de hukuki bir takım yasalara uymak zorundadır. İslam dininin ahlaki ve hukuki düzenlemeleri bireysel ve toplumsal hakları güvence altına alır.
Hak; sözlükte
Gerçek,
Doğru,
Gerçeğe Uygun,
Adalet,
Pay ve emek karşılığı verilen ücret
Anlamlarına gelir.
Terim anlamı olarak hak; dinin ve hukuk düzeninin kişiye tanıdığı yetki ve ayrıcalıktır.
Kur’an-ı Kerim’de hak; gerçeğe uygun haber, doğru yol gibi anlamlarda kullanılmıştır.
İslam dinine göre, hayatını en güzel ve mutlu bir şekilde devam ettirebilmesi için insan bazı temel haklara sahiptir. Bunlar
1.din, 2.dil,
3. ırk ayırımı yapılmaksızın herkesin doğuştan sahip olduğu haklardır.
Dinin gayelerinden biri de bu hakların korunmasıdır. İslam’ın korunmasına önem verdiği temel haklar;
Canın korunması, dinin korunması, malın korunması, aklın korunması ve neslin korunmasıdır.
Olmak üzere beş başlıkta değerlendirilmiştir.
CANIN KORUNMASI
Canın korunması İslam dinine göre en temel haktır. Çünkü bireyin varlığını sürdürmesi, iş ve faaliyetlerini devam ettirebilmesi buna bağlıdır. Bu yüzden İslam bireyin yaşama hakkını henüz anne karnında iken güvence altına alır. İslam’a göre insan hayatı kutsaldır. Bir canı kurtarmak bütün insanlığı kurtarmak kadar yüce bir erdem sayılmıştır.
Bir cana kıymak ise bütün insanlığı öldürmek kadar büyük bir günah olarak değerlendirilmiştir.
İslam, sadece Müslümanların değil, tüm insanların yaşam hakkının korunmasını ister. Can güvenliğini din, dil, ırk ayrımı olmaksızın bütün insanlar için geçerli sayar. Canın korunması ile ilgili İslam'ın getirmiş olduğu bazı ilkeler şöyledir:
Haksız yere bir insanı öldürmek yasaklanmış ve bu fiili işleyen kişinin tüm dünyayı öldürmüş gibi olacağını ifade ederek Cehenneme gideceği belirtilmiştir. Bir canı kurtaranın ise tüm dünyayı kurtarmış gibi olacağı vurgulanmıştır.
Kan davaları yasaklanmıştır. Kişinin intihar etmesi kesinlikle yasaklanmış ve büyük günahlar içinde zikredilmiştir.
Canın korunması için yapılması gereken şeylerden birisi de iş güvenliğini sağlamaktır. Gerek kendimiz bir yerde çalışırken gerekse yanında çalıştırdığımız insanlar varsa bunların hayatlarını koruyucu tedbirler almamız gerekir.
Canın korunması için Allah'ın emrettiği şeylerden birisi de helal ve haram ayrımına dikkat etmek; yasakladığı leş, domuz eti ve kan içmek gibi şeylerden uzak durmaktır.
Trafik kurallarına uymakta canın korunması için önemlidir.
Örnek ayetler ve hadisler
“Fakirlik korkusuyla çocuklarınızın canına kıymayın. Biz onların da sizin de rızkınızı veririz. Onları öldürmek gerçekten büyük bir günahtır.
“ ... Kim bir kimseyi öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir can kurtarırsa bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur.” İsra suresi 31 Ayet
“Müslümanın Müslümana malı, ırzı (şeref ve namusu) ve kanı haramdır (dokunulmazdır).” Hz. Muhammed (s.a.v.)
“Hepiniz Âdem’in çocuklarısınız... Arap’ın Arap olmayana bir üstünlüğü yoktur... Ey insanlar! Kanlarınız (hayatınız), mallarınız, haysiyet ve şerefiniz, Rabbinizle buluşacağınız güne kadar kutsal ve saygındır.” Hz. Muhammed (s.a.v.)
"Kim, bir insanı, bir can karşılığı veya yeryüzünde bir bozgunculuk çıkarmak karşılığı olmaksızın öldürürse, o sanki bütün insanları öldürmüştür. Her kim de birini (hayatını kurtararak) yaşatırsa, sanki bütün insanlan yaşatmıştır." (Maide, 32.ayet)
"Ashabım! Câhiliyet devrinde güdülen kan davalan da tamamen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası, Abdulmuttalîb'in torunu Rabia'nın kan davasıdır.' Hz. Muhammed (s.a.v.)
NESLİN KORUNMASI
Neslin korunması toplumun devamı için bir zorunluluktur. Neslin korunabilmesi sağlıklı bir aile kurmakla mümkündür. Bu nedenle İslam dini, aile kurumunun temeli olan nikâh üzerinde önemle durmuştur.
Hz. Muhammed (s.a.v.) gerek uygulamaları gerekse açıklamaları ile aile hayatının önemini bizlere göstermiştir.
İslam dininin aileye verdiği önem, kişinin ilk eğitim aldığı sosyal kurum olmasından kaynaklanır.
Birey ailede iyiyi doğruyu öğrenir. Hayata hazırlanır. Toplum içinde nasıl davranacağını anne babasından öğrenir. Birey dinî değerleri, güzel ahlaki davranışları anne babasından öğrenerek hayata geçirir. Bu yönüyle aile bir okul gibidir.
Anne babalar kazandıkları deneyimlerini çocuklarına aktararak onların gelişimini tamamlamalarına yardımcı olurlar. Çocuklar milli ve manevi değerleri, sevgi, şefkat, merhamet, birlikte iş yapma gibi ahlaki değerleri de aile ortamında edinirler.
İslam dini aile kurumuna büyük zarar veren ve neslin bozulmasına yol açacak olan gayr-i meşru ilişkileri ve zina yapmayı kesinlikle yasaklamıştır.
Örnek ayetler ve hadisler
“Zinaya yaklaşmayın, çünkü o son derece çirkin bir iştir ve çok kötü bir yoldur.” (İsra suresi, 32. ayet)
“Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir.”
Ey gençler! Aranızda gücü yeten evlensin. Çünkü evlenmek gözü haramdan korumak ve iffeti muhafaza etmek için en iyi yoldur.
AKLIN KORUNMASI
Allah’ın (c.c.) insana verdiği en önemli nimetlerden biri de akıldır. Kişinin dinen mükellef olabilmesi için akıl sağlığının yerinde olması gerekir.
İslam dini, insanın akıl sağlığına zarar veren şeylerden uzak durulmasını istemiştir. Bu nedenle akla zarar veren içki, uyuşturucu maddeler ve diğer zararlı maddelerin kullanımını yasaklamıştır.
Hz. Muhammed (s.a.v.) akıl sağlığına zarar veren içki konusunda bizlerin dikkatli olmasını istemiştir.
İçki, Uyuşturucu, vb. Maddelerin Zararları:
Alkol ve uyuşturucu maddeler aklın sağlıklı işlemesine engel olur.
Beyin ve sinir sistemini etkileyerek bireyi iradesiz kılar.
Zararlı maddeler insanı bağımlı hale getirir. v Bağımlılık insanın kaygı ve stresini artırır.
Bunları kullanan kimseler hem kendilerine hem de topluma zarar verirler.
Alkol kullanmanın zararları arasında trafik kazalarına neden olması, aile ilişkilerini bozması ve aile içinde ciddi huzursuzluklara neden olması da sayılabilir
Örnek ayetler ve hadisler:
“Şu üç kimseden sorumluluk kaldırılmıştır: Ergenlik çağına gelinceye dek çocuklardan, uyanıncaya kadar uyuyandan, akli dengesi yerinde olmayandan.”
“Ey İnananlar! İçki, kumar, putlar ve fal okları şüphesiz şeytan işi pisliklerdir, bunlardan kaçının ki saadete eresiniz.”
“İçki bütün kötülüklerin anasıdır.”
MALIN KORUNMASI
Malın korunması; mülkiyet, ekonomik haklar, üretmek, sahip olmak, satmak ve tüketmek ile ilgili hakları kapsar. İslam’a göre herkes kendi imkân ve ölçüsünde mülk edinme hakkına sahiptir.
Her bireyin çalışıp emek sarf ederek meşru yollardan elde ettiği mallarına sahip çıkma ve kazandığı malı harcama hakkı vardır.
Kişi haram ve gayri meşru yollar olmamak kaydıyla kazandığı malı biriktirir, satar, gelirinden faydalanır.
İslam dini, çalışmayı teşvik eder. Kişinin kendi elinin emeğiyle geçinmesine ve üretmesine özendirir. Hz. Muhammed (s.a.v.) de insanları üretmeye ve geçimini sağlamak için çalışmaya teşvik etmiştir. Ayrıca insanların emeklerinin karşılığını vermek emredilmiştir. Emeğin korunması ve gözetilmesi konusunda Hz. Muhammed (s.a.v.) de şöyle buyurmuştur: “Çalışana ücretini teri kurumadan veriniz.”
Haram kazanç elde etmeyi yasaklayan İslam dini, faizi de haramlar kapsamında saymaktadır.
Malı koruma yollarından biri de israftan kaçınmaktır. İnsanları ve toplumları yoksullaştıran kötü davranışlardan biri de israftır. İslam dini, yeme içme gibi temel ihtiyaçların karşılanmasında dengeli davranılmasını istemektedir.
İslam'ın malın korunması ilkesi gereği yasaklamış olduğu şeyler şöyledir:
Hırsızlık: Bir kimsenin kendisine ait olmayan bir malı izinsiz alıp kendi mülkiyetine katmasına hırsızlık denir. İslam dininde bir başkasının malını çalmak yasaklanmış ve bu fiili işleyenlere çok ağır cezalar getirilmiştir.
Gasp: Bir kimsenin malına kaba kuvvet, şiddet veya başka bir yol kullanarak zorla el koymak demektir. Peygamberimiz gasp ile ilgili de şunu söylemiştir: "Kim bir karış toprağı gasp ederse, Allah kıyamet gününde onu yedi kat yerden kafasına geçirir."
Kumar: Kişinin nasıl sonuçlanacağını önceden bilemediği bir şeye para yatırmak sureti ile oynadığı oyundur. Kumarda haksız kazanç vardır ve alın teri yoktur. Kişi kumar oynayarak vaktini boş yere geçirir ve karşıdaki insanın malına haksız yere sahip olur. Kumar aile kurumuna da varar verir.
“Ey iman edenler! İçki, kumar, tapınmak için dikilen heykeller, fal okları şeytan işi pisliklerdir. Bütün bunlardan kaçınırsanız kurtulursunuz? (Maide, 90 ayet)
Faiz: Herhangi bir emek ve alın teri olmaksızın paranın kullanılması sonucu kazanılan haksız kazançtır. Faizin her türlüsü İslam'da yasaktır. Peygamberimiz veda hutbesinde faizin kaldırıldığını ifade etmiş ve ilk kaldırdığı faizinde amcası Abbas'ın faizi olduğunu ifade etmiştir.
“Ey iman edenler, Allah'tan sakının ve eğer inanmışsanız faizden artakalanı bırakın." (Bakara, 2/278)
Rüşvet: Kişinin hak etmediği bir menfaat elde etmek ve haksız kazanç sağlamak için kişilere mal, para veya makam karşılığında iş yaptırmasıdır.
“Rüşveti veren de alan da cehennemdedir." Hz. Muhammed
İsraf: İslam bizden ölçülü ve dengeli davranmamızı, nimetleri boş yere harcamamamızı öğütler.
“Yiyin, için fakat israf etmeyin. Allah israf edenleri sevmez."(Araf, 31.ayet)
Örnek ayetler ve hadisler
“Ey iman edenler! Karşılıklı rızaya dayanan ticaret dışında mallarınızı haksızlıkla yemeyin.”
“Hiç kimse kendi el emeğiyle kazandığından daha hayırlı bir lokma yememiştir...”
“İnsanların mallarını ve haklarını eksiltmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.”
”Ey iman edenler! Allah’tan korkun. Eğer gerçekten inanıyorsanız mevcut faiz alacaklarınızı terk edin.”
“Faiz yiyenler ancak şeytanın çarparak sersemlettiği kimse gibi kalkarlar. Bunun sebebi onların, ‘Alım satım da ancak faiz gibidir.’ demeleridir. Hâlbuki Allah alım satımı helâl, faizi ise haram kılmıştır...”
“Yiyin, için fakat israf etmeyin. Çünkü Allah israf edenleri sevmez.”
DİNİN KORUNMASI
İslam dinine göre dinin muhafazası Müslümanların temel görevlerinden biridir.
Dinin korunmasında gözetilmesi gereken en önemli husus sağlam ve doğru bilgi kaynaklarıyla dinin anlaşılmasıdır.
İslam dininin temel kaynakları:
Kur’an-ı Kerim
Hz. Muhammed’in (s.a.v.) sünnetidir.
Kur’an ve sünnete dayanmayan din anlayışları kabul edilemez. Dinde dayanağı olmayan ve sonradan ortaya çıkan yaklaşımlar bid’at olarak görülmüştür.
Dinin korunması için doğru anlaşılması, doğru anlaşılması için de temel kaynaklardan yararlanılması gerekir.
Hurafe: İslam’ın aslından olmayan, dine sonradan giren ve din gibi algılanan hususlara denir.
Hurafeler dinden olmayan masal, efsane ve rivayetlere dayanır. Genellikle sihir, büyü, ruh çağırma gibi çeşitli batıl inanışlarla karşımıza çıkar.
Bunlar dinin yanlış anlaşılmasına sebep olur. Dinin korunması kapsamında bütün hurafelerden, yanlış anlayış ve inanışlardan uzak durulmalıdır.
Dinin korunmasında dikkat edilmesi gereken bir diğer konu da dinin tahriflerden uzak tutulmasıdır.
Tahrif: saptırma, çarpıtma, değiştirme, bozma, bozulma anlamına gelir.
Dinin korunması Allah’ın (c.c.) çizdiği sınırlar içerisinde kalarak dinin emir ve yasaklarını uygulamakla mümkündür.
Din bid’at ve hurafelerle tahrif edilebildiği gibi yanlış yorum ve uygulamalarla da özünden saptırılabilir. Bid’at ve hurafelerle yoldan saparak Allah’ın (c.c.) gazabına uğrayanların yolundan da uzak tutmasını isterler
Dinin korunması Allah’ın (c.c.) haklarının ve sınırlarının muhafazasıyla mümkündür. Helaller ve haramlar Allah’ın (c.c.) koyduğu sınırlardır. Bu sınırlar insanların kötü şeylerden uzaklaşması ve iyi olana yönelmesi için ortaya konulan hükümlerdir. Dinin korunması bireysel bir sorumluluk olduğu kadar toplumsal bir görevdir. Çünkü toplumun kurtuluşu ve huzuru Allah’ın (c.c.) sınırlarının korunmasıyla mümkündür.
HZ. YUSUF (A.S.)
Kur'an'da yer alan surelerden biri olan Yusuf suresi, 111 ayetten oluşmaktadır. Bu surede Hz. Yusuf'un hayatı anlatılırHz. Yusuf aleyhisselam Kur'an-ı Kerim'de adı geçen peygamberlerden olup Yakup peygamberin oğludur.
Not: Yusuf aleyhisselamın hayat hikâyesi Kur'an-ı Kerim'de "kıssaların en güzeli" olarak nitelendirilmiştir.
Hz. Yusuf'un (a.s.) kıssasından günümüz insanı için çıkarılabilecek pek çok mesaj vardır. Bu kıssada İslam dininde önem verilen pek çok değer yer alır. Bunlardan bazıları şunlardır:
İffet: Hz. Yusuf (a.s.), kendisine teklif edilen kötü davranışı kabul etmeyerek iffetini korumuştur. Bu uğurda hapse girmeye, eziyet çekmeye bile razı olmuştur. Bu sebeple iffet denilince ilk akla gelen Hz. Yusuf'tur (a.s.).
Sabır ve tevekkül: Hem Hz. Yusuf (a.s.) hem de Hz. Yakub (a.s.) karşılaştıkları tüm zorlukları sabır ve Allah'a (c.c.) güvenleriyle aşmışlardır.
Vefa ve sadakat: Hz. Yusuf (a.s.), vezirin hanımının kötü teklifi karşısında yanında kaldığı, ekmeğini yediği, iyiliğini gördüğü Mısır vezirine hıyaneti asla düşünmemiş, vefalı ve sadık kalmıştır.
Affetmek: Hz. Yusuf (a.s.), kardeşlerinin yaptıklarını affederek kötülüğe iyilikle karşılık vermiştir.
ASR SURESİ VE ANLAMI
Sure, adını birinci ayette geçen “asr” kelimesinden alır.
Asr; zaman, çağ, ikindi vakti gibi anlamlara gelir.
İslam bilginleri “asr” kelimesini daha çok Hz. Muhammed’in (s.a.v.) asrı ve ahir zaman şeklinde yorumlamışlardır. Asr suresi, insanı ebedi mutluluğa ulaştıracak ve ebedi hüsrandan kurtaracak temel yolları açıklar.
Bismillâhirrahmânirrahîm.
Vel asr.
İnnel insane le fi husr.
İllellezine âmenû ve amilü’s sâlihâti ve tevâsav bi’l hakkı ve tevâsav bi’s sabr.
Anlamı:
1. Andolsun zamana ki
2- İnsan gerekten ziyan içindedir.
3. Ancak, iman edip de sâlih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler, birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka (onlar ziyanda değillerdir).
Asr suresinde zamanın kıymetini bilmeyip ömrünü boşuna geçirmiş kimsenin ziyanda olduğu bildirilir. Ancak şu dört özelliğe sahip kişinin kurtulacağı ve hem dünya hem de ahiret mutluluğunu elde edeceği belirtilir:
Samimi bir şekilde iman etmek
Salih amel işlemek
Hakkı öğütlemek
Sabrı öğütlemek